24 Ekim 2011 Pazartesi

ALGI ,BİLİNÇ DÜZEYİ VE ANLAM HAKKINDA

İnsan karnını doyurup normal yaşama fonksiyonlarını yerine getirdikten ve beş duyusunun bilinçli veya bilinçsiz düzeyde önüne geçtikten sonra bir bilinç düzeyi oluşturmuş  bu bilinç düzeyi ile hayat içerisinde anlam aramaya başlamıştır.
    Dogmatik bilincimiz ve öğrenmiş olduğumuz şartlanmalar algılama ve yaşamsal bilinç düzeyimizi oluşturmaktadır. Bilinç dediğimizde ,bilinçaltı şartlanmalarımızın bize oluşturduğu görsel fotoğraflar.Bir resme bakışımızda bilinç altından baktığımız fotoğraf aslında gerçek görüntü bu da şartlanmanın bir parçası. İlişkilerdeki tutarsızlıkda bu nedenle oluşmakta.İki kişi aynı fotoğrafa bakıyor fakat bilinçteki görüntüler farklı olduğu için iletişim kopukluğu yaşanıyor.İlişki bilinçli bir halüslasyon hali.Bireyler aynı anda bu koşulu sağlıyorsa keyifli (mutlu) veya anı anlamlandırıyor görünüyor.Bunun böyle olmasını vücutta üretilen bir kısım hormon veya doğal keyif alıcılar sağlıyor.Bilinç stabil algılarında kaldığında veya kendini çatışmalar içinde tuttuğunda keyif veya zevk halleri ikinci planda kalıyor.
       Birey kendine dönüp yaşadığı ortamı biçimlendirerek anlamı ;şartlanmalarla oluşturulmuş bilincini beş duyusu ile eş güdümlü (egonunda kullanılarak) çalıştırarak bulmaya çalışıyor. Bireyin anlamı oluşturacağı biçim ise ; zaman , mekan ve bilinç düzeyimize göre değişken.Kısaca dogmatik yaşamalısın emri her insanın kendi bilinç düzeyinde yoğrularak yaşama şartı haline getiriliyor ve insan burada anlam arıyor veya maddeye anlam yüklüyor.Yine istekli ve bilinçli bir halüslasyon hali.Bana göre insanda bunu yapmak zorunda çünkü yetersizliğimiz kendi trajedimizi yaratıyor .


15 NİSAN 2009-ANKARA-Lem

18 Ekim 2011 Salı

AMİGDALA

Şartlanmalarla oluşturduğumuz değer yargılarıyla farkında olmadan kurduğumuz sanal dünyamızın kurallarına uymayan durumlarda aklımızın kaynağı beyin ön bölgesinin pas geçilmesiyle birlikte hiperaktif hale gelen amigdala; bir tarafan öfke, kaygı gibi duygusal tepkileri ortaya çıkartırken diğer taraftan iç organların çalışmasını kontrol eden hipotalamusun aşırı aktive olmasıyla panik atak, multipl skleroz atağından hipertansif kriz, kalp krizi ya da ilk diyabetik atağa kadar çok geniş bir yelpaze içinde yer alan kronik hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur.

Burdan da şunu çıkartabiliriz.Farklı şartlanmalarda oluşturulmuş doğru-yanlış kavramları ikili iletişimde bize yukarıda yazıldığı gibi kaygı öfke vsr olarak geri dönmektedir.Evliliklerde bireyler şartlanmalarla oluşmuş kendi doğrularını savunurken aslında çatışmanında fitilini ateşlemiş durumdalar.Bu kaotik sürece birde kapitalizmi ve Sigmund Freud un tariflediği kapitalizmin kişilik ve cinselliği yok ediş etkisini de koyarsak işler iyice sarpa sarıyor.Örneklerini gördüğümüz faşist evlilikler haricinde kalan evliliklerin akibeti ortak halüsülasyon gören çiftler için anlam kazanmakta diyebiliriz.Bu şartlama çatışmasını iyi yöneten halüsülatif çiftler biraz zorlama biraz da kabul ile döngüselliklerini zaman deformasyonu na uydurarak kendilerini ve ilişkilerini güncelleyebiliyorlar. Yukarıda yazılanlar ışığında bana da herkese kolay gelsin demekten başka bir şey kalmıyor.

Sevgilerimle
Lem